Karanlık Aydınlık
Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın olağanüstü yaşam öyküsüne dair yazılmış bir kitap incelemesi: Bir 19. yüzyıl lideri: Kavalalı Mehmed Ali Paşa

İstanbul’da hıdivlerin ve ailelerinin önce kendilerine, sonra İstanbul’un tarihi silüetine hediye ettikleri yapılardan Abbas Hilmi Paşa Yalısı, Said Halim Paşa yalısı ya da Emine Valide Sultan Yalı’sını hepimiz hayranlıkla seyretmişizdir. Peki kimdir bu hıdiv ailesi? Hangi meşruiyet kaynağıyla, hangi ekonomik güçle bu yapıları saltanatın göbeğine dikebilmişlerdir?

Babaları Mehmed Abdülhalim Paşa tarafından Sultan Abdülhamid’e “Sultanımız için iki köle yetiştirdim,” diyerek takdim edilen daha sonra sadrazam olacak olan bu iki kişi, Said Halim Paşa ve Abbas Halim Paşa’dan başkası değildir. Kavalalı Mehmed Ali’nin soyundan gelen hıdivler, Mısır’ı Hür Subaylar darbesine kadar (1953) yönetmiştir. Peki, bu hikâye nasıl başlamıştır?

Cambridge Üniversitesi Tarih bölümü profesörlerinden, Mısırlı tarihçi Khaled Fahmy’nin kaleme aldığı ve VakıfBank Kültür Yayınları için Abdullah Yılmaz’ın çevirdiği Kavalalı Mehmed Ali Paşa biyografisi, bize, Osmanlı merkezli bir tarih yorumunu değil de, Kavalalı’nın kişisel inşa süreci odaklı bir tarih okumasını mümkün kılıyor. Fahmy’nin kaleme aldığı bu biyografi, II. Mahmud dönemindeki merkezileşme çabaları sürerken Batı Trakya’daki bir Osmanlı kasabasından çıkıp merkezdeki hiziplere karışmadan sonradan okur-yazar olan bir adamın nasıl olup da Osmanlı’nın en büyük iç tehditlerinden biri hâline gelebildiğini ve Yakındoğu Türk-Arap modernleşmesinin öncülerinden birine dönüşebildiğini anlatıyor. Tabii kitabı okurken insanın aklına “Kavalalı gerçekten bir iç tehdit miydi, nihai amacı gerçekten İstanbul’dan bağımsız bir Mısır kurup onu yönetmek miydi?” gibi sorular geliyor.

Khaled Fahmy’nin, hem Türkçe yazılmış diğer Osmanlı paşalarına dair biyografilerden hem de Paşa’nın Adamları adlı (Bilgi Üniversitesi Yayınları, çev. Deniz Zarakolu, 2010) çalışmasından farklılaşan başlıca özelliği, Mehmed Ali Paşa’nın sadece siyasi tarih seyri içindeki ayak izlerini takip etmekle yetinmeyip, kişisel mektuplar, hatıralar, konsolosluk raporları, Osmanlı ve Mısır Milli Arşivlerinden birincil kaynakları kullanmaktaki ustalığı. Yani biz okur olarak bu biyografide Kavalalı’nın kendisini nasıl kamusal bir figür olarak inşa ettiğini izlemekle kalmıyor; inşa etmeye çalıştığı gerçeklik ve kendi gerçekliği arasındaki farkları da görüyoruz. İrade gücü veya yetersizliği olarak gördüğü durumların üstesinden nasıl gelebildiğini, birkaç yüz başıbozuk askerin başında 1801 yılında Mısır’a girişini, dikkatli adımlarla Mısır’ın yerel kaynaklarını ve insan gücünü mobilize edebildiğini adım adım izliyoruz.

İlk gençlik yıllarını, dünyaya bakışını, merkezle ve yerel devlet adamlarıyla, eşrafla, ulemayla, Memlükler’le olan anlaşmazlıklarını nasıl ustalıkla bertaraf ettiğini gözlüyoruz. Kitapta “Kavala kasabasından İbrahim Ağanın oğlu” olmaktan başka meziyeti bulunmayan biriyken, Mehmed Ali’nin nasıl olup da Mısır’ı kırk dört yıl yönettiğini ve diğer Batı-dışı coğrafyalara nazaran daha erken modernleşme hamleleri yapmaya başlamış bir Mısır’ı haleflerine miras olarak bırakmayı başardığını da takip edebiliyoruz.

Kendisine ömrünün ilk yarısında yabancı bir memleket olan, ancak daha sonra “Benim hikâyem ancak, kendi vatanım gibi sevdiğim Mısır’ı asırlardır süren uykusundan uyandırıp ona yeni bir varlık kazandırarak yüceltebildiğim zaman başlayacaktır” dediği Mısır için, oradaki iktidarını tahkim eder etmez neler yaptığının özetini de aslında “Ülkem şimdi Afrika’da değil, Avrupa’dadır” sözüyle özetlenebildiğini ve bu gururun nasıl doğduğunun arka planını anlayabiliyoruz.

Bunların yanı sıra, Fahmy’nin Mehmed Ali Paşa’yı 1830’lu, 40’lı yılların genişletilmiş Avrupa bağlamına oturtup sadece Mısır içi ya da Osmanlı içi güç dengeleri çerçevesinde değil, 1815 Viyana Kongresi, 1820’lerdeki Yunan bağımsızlığı ve 1830’lardaki Sanayi Devriminin etkisinin Doğu Akdeniz’e doğru gelişiyle de, bilimsel ve kültürel atılımlar çağıyla da ilişkili okuduğunun altını çizelim. Bu yönleriyle Fahmy’nin Kavalalı Mehmed Ali Paşa’sının Bismarck gibi, Garibaldi gibi, Bolivar gibi bir “kurucu lider”, “tam bir 19. yüzyıl devlet adamı” portresi çizdiğini söyleyelim.

Khaled Fahmy’nin Kavalalı Mehmed Ali: Osmanlı Valiliğinden Mısır Hükümdarlığına adlı çalışması VakıfBank Kültür Yayınları’nın şık baskısı ve çevirmen Abdullah Yılmaz akıcı Türkçesiyle, matruşkalar misali, iç içe konmuş pek çok konuyu derli toplu ele alışıyla değerli bir eser. Okumanızı yaparken Hıdiv İsmail Paşa’nın Süveyş Kanalının açılması şerefine Giuseppe Verdi’ye ısmarladığı Aida operasını da dinleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir