Karanlık Aydınlık
20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden olan Hannah Arendt’in bir Yahudi, bir mülteci, bir kadın filozof olarak İsrail’e, Siyonizme ve savaşlara bakışını, Susie Linfield özetleyip değerlendiriyor.

Yazar: Susie Linfield – Çeviren: Cevri Cemil Göğceli

2013 yazında güzel bir günde, Tel Aviv’de etrafın hareketli olduğu bir kafede Yahudi-İsrailli bir entelektüelle oturuyorum. Kendisi, tek devletli çözümü savunan ve kararlı bir şekilde Siyonizm-karşıtı olan aşırı-Solun bir üyesiydi.

(Daha sonra İsrail’den göç etti.) Bana son zamanlarda ne okuduğumu sorduğunda Hannah Arendt’i okuduğumdan söz ettim. “Ah, o da Siyonizmden nefret ediyordu!” diye keyiflenerek cevap verdi.

Bu izlenim, Solda ve sonradan ortaya çıktığı üzere Sağda yaygın olarak kabul edilen bir inanç. Arendt’in Siyonizm ve İsrail üzerine yazıları, “Siyonist olmayan” ya da iki uluslu bir devlet fikrinin Solcu savunucuları tarafından giderek artan bir sıklıkla alıntılanmakta; onun İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin kehanet sayılabilecek vizyonu selamlanmakta ve bu konuda Arendt bir otorite olarak görülmekte.

Arendt’in yazdıklarına “etkileyici derecede haklı”, “dikkat çekici derecede ileri görüşlü” ve “keskin” gibi övgüler yağdırılmakta; “Siyonizmin deliliklerini ve suçlarını” cesurca kınadığı için övülmekte.

Yelpazenin diğer ucundaki muhafazakâr İsrail destekçileri ise Arendt’in ısrarla bir İsrail düşmanı olduğu ve “İsrailofobi”nin anası sıfatını üstlendiği konusunda mutabık. Konuya ilgi duyan kişinin dünya görüşüne bağlı olarak, Arendt azize ya da günahkâr, vizyoner ya da hain, tanrıça ya da şeytan olabilmekte.

Aslında Arendt bu sayılanların hiçbiri değildi. Arendt’i İsrail’e karşı güncel yaklaşımları desteklemek için araçsallaştırarak kullanma girişimleri (her zaman son derece seçici olan kullanımlardır bunlar) neredeyse her zaman onu yanlış yorumlamaya yol açmıştır.

Bununla beraber onun Siyonizm hakkındaki değerlendirmelerini analiz etmek kendi başına önem taşımaktadır. Önem verdiği (ve üzerine kafa yorduğu) şeylerin çoğu; örneğin milliyetçilik, egemenlik, direniş, işbirliği, özgürlük, adalet, yargı gibi şeyler, Siyonizm, Shoah ve İsrail hakkındaki yazılarıyla iç içe geçmiş durumdadır.

Arendt otuz yıldan fazla bir süre boyunca Siyonizmle ve ardından İsrail’le mücadele etmiş biri: güç ve tutkuyla, saygı ve küçümsemeyle… Bu konularda Arendt yüz binlerce kelime, çok sayıda makale ve deneme kaleme aldı ve en bilindik olanı diyebileceğimiz Eichmann Kudüs’te kitabını yazdı.

Bu metinlerde Arendt, Yahudi siyasi egemenliğiyle alay ediyordu ama bir yandan da bir Yahudi ordusu ve Yahudi öz-savunmasını, Yahudilerin Filistin üzerindeki hakkını ve özel olarak Yahudi siyasetini ve özel bir Yahudi dünyasının yaratılmasını hararetle savunuyordu (“Bir halk, ancak başka bir yerde çoğunluk ise, başka bir yerde azınlık olabilir,” diyordu mesela.)

Arendt, Filistinlileri asimile etmenin katı bir karşıtıydı ve Siyonistlerin Filistin’deki ekonomik, siyasi, entelektüel ve sosyal başarılarının tutkulu bir hayranıydı. Ancak, bunların peşi sıra İsrail’de, gerçekte var olan Siyonizmden duyduğu tiksintiyi de dile getiren biriydi.

Filistin’in bölünmesine karşı çıktı ve devlet kurulduktan sonra İsrail’i eleştirmeye başladı, ancak Arendt 1967 ve 1973 Savaşlarında açıkça İsrail’i destekledi. Kısacası, Siyonizme karşı tutumu aylar, yıllar veya on yıllar arasında değil, aynı zamanda bunların içinde de değişkinlik gösteriyordu.

İndirgemecilerin tüm çabalarına rağmen, onun değişen tutumları genel bir “yanlısı” ya da “karşıtı” şeklinde yorumlanamaz. Arendt bazen haklıydı ama benim tahminime göre, hem analizlerinde hem de tahminlerinde çoğunlukla yanılıyordu. Ancak bu onun görüşlerinin en az önemli yönüdür.

Arendt’i bu konuda okumanın nedeni, belirli satırları mahir bir şekilde seçip ayıklamak değildir: “Şunu dedi! Hayır, bunu dedi!” Arendt’in Siyonizm hakkındaki görüşlerinde her zaman ağır basan bir mantık olduğu da iddia edilemez.

Tam tersine; Arendt’in yazılarındaki aşırı çelişkili hususlar (ki bunlar bence en önemli meseleler olarak gördüğü konuları ele almak için samimi bir çaba gösterdiğinin kanıtıdır) İsrail hakkındaki güncel tartışmaların düştüğü kaba basitliklere karşı ölçülü bir panzehir görevi görebilir.

Arendt’in Siyonizm üzerine görüşlerini okumanın nedeni, Yahudi halkı için bir devlet kurulmasının her zaman karşı karşıya kaldığı girift zorlukları göz önüne sermektir. Aynı derecede önemli olarak, Arendt’in İsrail hakkındaki yazıları bir uyarı niteliğindedir – ancak bu uyarı, kendisinin düşündüğü ve çağdaş hayranlarının inandığı gibi, Siyonizme veya ulus-devlete karşı değildir.

Arendt’in yazıları, soyut siyasi teorileri, hatta parlak olanları bile, farklı bir siyasi soruna dayatmaya karşı bir uyarıdır.

NOT: Susie Linfield’ın Yale Üniversitesi Yayınları tarafından 2020’de yayınlanana The Lions’ Den adlı eserinden izin alınarak kullanılmıştır. İngilizce orijinali için, bkz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir