Karanlık Aydınlık
“Uğur Mumcu’nun görüntüleri veriliyordu ekranda, ama benim aklım kızındaydı. Bir an babasının ve kendisinin gözlüklü olması dikkatimi çekti. O zaman mahallemde ve okulda hiç gözlüklü biri yoktu. Sadece dedem gözlüklüydü. Ben gözlüğü hep yaşlılar takar diye biliyordum. Babası ölünce gözlüğünü kızına takmışlar diye düşündüm.”
Konuk yazar: Fevzi Erden (fevzierden@gmail.com)

Bu hafta hemen hemen her köşe yazarı taşıdı onu makalesine. Düşündüklerini, yapmak istediklerini, hatta yapmak isteyip de yapamadıklarını bile yazdılar. Hakkında onlarca bilgi verildi. Yüzlerce anma töreni, binlerce mum yakıldı. Az bile yapıldı. Ne yapılsa az kalırdı öyle bir insan için.

Uğur Mumcu’nun bir gözlüğü vardı. Taşıdığı gözlüğün camı onun vicdanıydı. O kadar şeffaf bir iç dünyası vardı ki; kim ona baksa veya yazılarını okusa, onun sayesinde başka gerçekleri görememesi olanaksızdı. Onun hakkında ne desem yetersiz kalır ama ben bu yazımda size Uğur Mumcu’dan değil, birinin gözünden; onun ki kadar anlamlı ve onunki gibi mânâlı bakan bir gözden bahsedeceğim.

Evet, o gözlerin sahibi Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu. Elbette ki oğlunun gözleri de bir başka bakıyor. Ama bugün Özge Mumcu’ya ayırdım yazımı…

Yazılarını Cumhuriyet Gazetesi’nde sürekli takip ederim. Yazdıkları siyasi bir taraf gibi görünse de, içindeki sızılardan ibaret olduğu çok belli.

Söz konusu suikast düzenlendiğinde ben ilkokula gidiyordum. Haberlerde olayı gördüğümde evin içinde tarifi imkânsız bir sessizliğin olduğunu hatırlıyorum.

Bir soğukluk vardı ama kimse konuşmuyordu. Aynı soğukluk, Barış Manço ve Kemal Sunal vefat ettiğinde de oldu.  Babam ve ağabeylerim konu ile ilgili yorumlar yapsa da,  benim gözüme sadece o takıldı. Hiç ağlamadan olayları seyretmesi, donuk bir şekilde etrafı süzen bakışları ve babasının tabutuna dokununca yüzündeki tebessümü gözyaşıyla süslemesi dikkatimi çekti. Aynı yaşlardaydık,  babasını kaybetmişti. Çocuk aklıyla acaba bende babamı kaybetsem ne yapardım diye düşündüm. Gözlerim hafif doldu ama ağabeylerim dalga geçer diye duygumu belli edemedim. Uğur Mumcu’nun görüntüleri veriliyordu ekranda, ama benim aklım kızındaydı.

Bir an babasının ve kendisinin gözlüklü olması dikkatimi çekti. O zaman mahallemde ve okulda hiç gözlüklü biri yoktu. Sadece dedem gözlüklüydü. Ben gözlüğü hep yaşlılar takar diye biliyordum. Babası ölünce gözlüğünü kızına takmışlar diye düşündüm. Biraz zaman geçtikten sonra durumun öyle olmadığını anladım.

Sonradan Özge Hanım’ın gözlüğünü çıkardığını gördüm. Elbette ki sağlık koşulları, teknoloji vs. ama bence çıkarmamalıydı, çünkü onun gözlüğü bana Uğur Mumcu’yu hatırlatır. Onun gözleri bana; baba sevgisini, acıyı ve içinde birçok duyguyu anlatır. Ben onun gözlerine sık sık bakıp duygulanırım. Sürekli baktığım fotoğrafı aşağıda sizinle paylaşacağım. Dikkatlice bakarsanız siz de derin ve üzücü düşüncelerden kendinizi alamayacaksınız. Kim bilir belki de,  bazılarınız onun gözünde Uğur Mumcu’yu bile görecektir, çünkü babasını kaybeden kızların gözünde, renkler hep babasını  gösterir ve o renkler hiç bir zaman canlı olmaz; soluktur..

Özge Hanım;

Sizi siz yapan kendiniz olsanız bile, hep onun kızı olarak anılacaksınız. Belki de bu durum sizin için bir gurur, ama içiniz hep buruk, zira siz özlem duygusunu öğrenemeden, özlemeyi yaşam haline getirdiniz. Özleyen insanın ağlayamadığını ve sürekli gözlerinin buğulandığını iyi bilirim.

Lütfen o günü hatırlayın;  Babanız sabah sizin gözünüzdeki gözlüğü çıkararak gözlerinizden öptü. Evinize son kez baktı. Sizinle göz göze geldi. Arkasını döndü, tam kapıdan çıkacakken babanızın sırtını gördünüz ve yaklaşık bir dakika sonra o korkunç sesi duydunuz ve gözlük camınız buğulanmaya başladı.

Emin olun babanız orada yazacak yer arıyordur ama bulamıyordur. Ne olur Özge Hanım, bir kereliğine de olsa gözlüğünüzü takın. Çünkü siz babanızı çok özlediniz. Hemen gözleriniz buğulanacak. O gelip buğulanan gözlük camına, kalem tutan sağ eliyle yazısını yazacak ve ben artık sizin gözlerinize bakmaktan vazgeçeceğim.

Niye sürekli sizin gözlerinize bakıyorum biliyor musunuz? Babanız öldükten 3 ay sonra ablam 20’li yaşlarda vefat etti. Teneşir tahtasında yıkandıktan sonra beni son kez görsün diye yanına götürdüler. Yüzündeki bezi açtılar. Gözleri açıktı ve bana bakıyordu. Oradaki kadının biri öp dedi. Yanağından öptüm. Gözyaşım onun gözüne düştü ve beni oradan aldılar.

Biliyor musunuz onun gözleri de siyahtı ve son bakışında bana sizinki gibi çok şey anlatıyordu.

Hayatımızdan ayrılıp arkasında bize iz ve burukluk bırakanlara….

 

*Uğur Mumcu ve kızı Özge Mumcu

 

*Özge Mumcu                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                          Kapak Görseli: Glasses, Claudia Hammer
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir