Karanlık Aydınlık
Ne büyük iki duygu özlem ve pişmanlık! Pablo Neruda’nın Dokunurum Gölgede kitabı üzerine yazılan bir deneme: İki duygu

Soğuk bir kış günü kendimi olup olabileceğim en uzak yerde; güneşli bir akşamüstü, ılık rüzgarların estiği bir çimenlikte hayal ediyorum. Yavaş ve sakin adımlarla yürüyen yaşlı insanlar görüyorum; hayatlarının artık sonbahara gelmiş olduğunu gösterir gibi hissettiriyor buruşmuş elleri ve o ellerle sımsıkı tutundukları bastonlar.

Üstesinden geldikleri uzun yılları, döndükleri ve belki hâlâ takılı kaldıkları binlerce dönüm noktasını ve tüm bu olan bitenin ardında yorgun düşmüş bedenlerini görebiliyorum bu sakin yürüyüşü izlerken. Tam o esnada onlardan çok daha uzak bir yerden gelen çocuk sesleri çekiyor dikkatimi.

O küçücük bedenleri gelecek yılların heyecanını taşırmış gibi, dans ediyor ılık rüzgarın şarkısıyla. O masum yılların belki de en güzel göstergesi olan pürüzsüz eller arasında incecik bir ipi sımsıkı tutan bir çift el çekiyor dikkatimi. Takip ediyorum o ipi, çocuğun ellerinde sımsıkı tuttuğu şeyin kıpkırmızı bir balon olduğunu görüyorum ve o ipin çocuğun küçücük ellerinden kayıp gidişi geliyor gözlerimin önüne. Çocuğun uçan bir balonun ardından özlemle boş kalan elleri ve geçen yıllarda yorgun düşmüş, buruşmuş başka ellerin sımsıkı tutunduğu baston aynı şeyi hissettiriyor bana; insanın yaşı ve yaşadıkları ne olursa olsun hissettiği en gerçek duygu pişmanlık ve özlem olmalı.

Gözlerimi açıyorum, hayalimi sona erdiriyorum bu noktada. Kendimi bir anda içinde bulduğum bu hayal, kendi hayatımda hissettiğim özlem ve pişmanlıkların, aslında okuduğum kitaplarda, izlediğim filmlerde, hatta dinlediğim neredeyse bütün hayat hikâyelerinde başrolde olduğunu fark etmemi sağlıyor. Mutsuzluğumu ve  belki de sokakta rastgele seçeceğimiz onlarca insanın mutlu bir hayat sürdüğünü gönül rahatlığıyla söyleyemeyecek oluşlarının başlıca sebeplerinin arasında yatıyor bu nedenler.

Her birimizin farklı özlemleri ve büyük pişmanlıkları var. Hayalimde kurduğum o çocuğun özlemi bir balondu ve yaşlı insanların pişmanlıklarını sıradan bir baston taşıyordu. Peki benim özlemlerim ve pişmanlıklarım nelerdi? Neydi Pablo Neruda’nın yıllar önce kaleme aldığı şiirlerde bile aynı şiddette hissedebildiğim özlem ve pişmanlığın sebebi? Değişen yaşlara, içinde bulunan yıllara rağmen bu duygular nasıl bu kadar ortak noktada buluşabilirdi?

Yaşadığım en büyük özlemi anımsamaya çalışıyorum ve çok sürmeden fark edebiliyorum; yaşadığım en büyük özlemin yaşadığım en büyük pişmanlıktan kaynaklandığını. Yine fark ediyorum ki kafamda bitmek bilmeyen bir savaş hâlinde bu iki duygu; özlemim pişmanlığımı, pişmanlığım özlemimi tetikliyor. Ne yazık ki uçan bir balonun ardından bakarken hissedilen bir özlem değil benimki.

Önünde sonunda gözlerimin göremeyeceği bir noktaya yükselemiyor, hep gözlerimin önünde duruyor özlediğim duygular ve özlediğim o insan. Yine ne yazık ki bir bastondan destek alarak sakin adımlarla taşıyamıyorum pişmanlığımın yükünü; söylenen sözlerin altında eziliyor, hatıralardan kaçmaya çalıştıkça, taşımaya çalıştıkça sırtımdaki yükü tutunacak bir yer bulamıyorum.

Ben bir insanın kalbimi paramparça etmesine izin verdim ve kendimi o kalbi kırarak korumayı denedim. Kırılan bir kalbin ardında bırakacağı en yoğun duyguların nefret ya da o kişiye karşı kazanılacak bir hissizlik olacağını zannederdim kalbim paramparça olana kadar, fakat yanılmışım. Bugün görebiliyorum ki geride sadece özlem ve pişmanlık kalmış o fırtınadan.

Zamanı geriye döndüremememin ve bir insanın kalbimi bu kadar kırmasına izin verebilmiş olmanın pişmanlığı sırtımdaki en ağır yük bugün ve kalbimin bu denli kırılmadan önce içinde bulundurduğu masum hisler ve inançlar ise en büyük özlemim. O zamana dönemeyeceğimi bilmek, bu iki duygunun içinde çaresiz bırakıyor beni. İşin en garip tarafı da bu belki de; kaybolduğumu hissetmeme rağmen gönül rahatlığıyla bırakabiliyorum kendimi bu duygulara.

Ne büyük iki duygu özlem ve pişmanlık! Yılların ardında yorgun düşmüş bir çift elin, yeni umutlara sımsıkı tutunabilecek o masum çocuk ellerinin ve kırılan bir kalbin gerisinde de dimdik durabiliyor bu iki duygu. Masum olduğu kadar acımasız duygular bunlar; çok âni bir şekilde gösterseler de kendilerini, ömürlük tecrübe kazandırıyorlar insana.

Hayalimdeki o çocuk bir anlık dikkatsizlikle, ipi bir dakika boş bıraktığı için yaşıyor özlemini ve yine pişmanlıklar önünde sonunda yaşanan her şeye rağmen sakin adımlarla yürümeyi, hatıraları ve omuzdaki yükleri hakkını vererek taşımayı öğretiyor hayalimdeki o yaşlı insana. Neruda’nın şiirlerinde tekrar görebildim bunu.  Pişmanlıklarımız ve özlemlerimiz belki de yaşadığımız en gerçek ve masum duygular. Bugün gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorum ki, hayalimde canlandırdığım o içimdeki çocuğun ve sakin kalabilmiş yorgun, ama olgun tarafın aynı anda hissedebildiği bu duygulara minnettarım ve öğretecekleri her şeye hazırım.

KAYNAKÇA

Neruda, Pablo. Ayaklarına Dokunurum Gölgede . Çev., Adnan Özer. İstanbul: Can Sanat Yayınları: 2017.

Kapak görseli : Mesdemoiselles de l’Isle Adam, René Magritte
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir